Yazı serisi: Sosyal Göçebelik ve Gelecek İnşası Arasında Gençlik Çalışmaları (III)
Genelde Avrupa, özelde ise Almanya’daki müslüman kimliği ile yapılan gençlik çalışmalarını ele aldığımız yazı serimizin ikinci yazısında gençlik çalışmalarında karşı karşıya kaldığımız paradigma değişimini, bunun sebep olduğu muhatap kitledeki gelişimi, ve değişim ve gelişim ile ortaya çıkan yeni durumu değerlendirmeye çalışmıştık. Temelde “geleneksel” gençlik çalışmalarının göç olgusundan yerleşiklik olgusuna geçişte zorlandıklarını tesbit etmiş, ve bu zorlanmayla birlikte bazı sıkıntı ve tıkanmaların ortaya çıktığını görmüştük.
Yaşanan sıkıntılar ile temelde iki başetme senaryosuna değindik, ki senaryoların ikisi de kendi başına sıkıntıları aşmaktan çok, daha da derinleştirmekte hatta köklü bir tıkanmaya sebep olabilmekteler. İlk başetme yöntemi gençlik çalışmalarında sorumluluk üstlenen idarecilerin tıkanıklıkların sebebini kendi şahıslarında ve çalışmalarındaki eksikliklerde görmeleri olarak karşımıza çıkmakta. Sorunların temelinde idarecilerin yetersizliğinin yattığını var sayan bu başetme yönteminde sorunun çözümü de idarecilerin değişiminden ibarettir. Açıkça ifade edilmese de son yıllarda görevden affını isteyen yada beklenilen sonuçları ortaya koyamadığı için bir üst makamın talebi üzerine gerçekleşen yoğun idareci değişimleri ile bu mantığın – farkında olunsun yada olunmasın – aktüel gençlik çalışmalarında bir karşılığı mevcut. Sıklıkla yaşanan ve sadece tabandaki yapılanmalar ile sınırlı kalmayan bu yoğun idareci değişimi beklenen sonuçları getirmediği gibi birçok alanda da bir “gelenekten” kopuşu, önceki olumlu yada olumsuz tecrübelerin sonraki idarecileri aktarılamadığı küçük devrimcikleri beraberinde getirmekte.
Bu ilk başetme yönteminin beklenen sonucu getirmemiş olmasıydı belki ikinci başetme yöntemini ortaya çıkaran: İnkar yöntemi. Tıkanmışlık ve yetersizlik hissi bir yapının sadece faaliyet alanını değil, düşünme alanını da daraltabiliyor. Sorunlar ile baş edememe duygusu bazen aktörleri kapanıklığa, sorunların inkarına ve içe kapanıklığa itebiliyor, ki aktüel yürüyen birçok “geleneksel” gençlik çalışmasıda bu sıkıntı ile karşı karşıya bulunmaktayız. Sorunlar ile muhatap olmak zorunda kalmamak için, çok zaman farkında dahi olmadan, bakış açısı daraltılmakta, dışarıdan gerçekleşebilecek olan yeni katılımlara şüphe ile bakılmakta ve çalışma şekline getirilen eleştiriler ve tesbitler varlık sorgulaması olarak algılanmakta. Göç sonrası ortaya çıkan gençlik çalışma modelini muhafaza etme iddiasında olan bu “başetme yöntemi” yine bu model üzerinde en yoğun tahrifata sebep olmakta, gençlik çalışmalarının kucaklayıcılığını, bilinç geliştirme yetisini, gençlerin yaşadığı toplumdaki muhatap oldukları sorunlar ile mücadele yetisini köreltmekte. Günümüzde gençlerin ilmi ihtiyaç ve taleplerini karşılamak yerine gençleri tekrar ve malumat furuşluk kıskacında sıkışmaya mahkum etmektedir.
Mevcudu Muhafaza İle Yetinmek: Bir Sistem Sorunu
İnkar süreci beklenilenin aksine sorunların ortadan kalkmasına yada farkedilebilir olmalarının önüne geçememekte, hatta yaşanan sistem sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirmekte. Son 50 yıllık gelişmeye baktığımızda her nesilde gençlerin sayısının bir önceki nesile bakarak ciddi manada bir artış gösterdiğini fark ediyoruz. Özellikle aktüel gençlik çalışmalarının bizzat muhatabı olan üçüncü ve yeni yeni dördüncü nesil olarak değerlendirebileceğimiz gençlerin sayısında ciddi bir artış var. Muhatap kitledeki bu artış gençlik çalışmalarına yansımamakta. Özellikle tabanda yapılan çalışmalarda 90lı ve 2000li yılların başındaki katılım sayılarına dahi artık ulaşılamamakta, özellikle idareci bulmakta ciddi manada sıkıntılar yaşanmakta. Muhatap kitlenin büyümesini göz önünde tuttuğumuzda 90lı yıllardaki ve 2000li yılların başındaki sayıları muhafaza edebiliyoruz iddiası dahi bir başarı değil, ancak gerilemenin kabuludür. Ama bu eski mevcudun dahi tutulamadığının farkındayız.
Böyle bir gelişmeyi sürekli sorun olarak algılamak zorunda kalmamak için çözümü kendi kendine yetiyor olma duygusunda aramak kolaycılık olduğu farkında olunsa da baş vurulan en yakın yöntem olmakta. Gençlik çalışmalarının kendi içine kapanmasıyla birlikte faaliyetler de mümkün mertebe var olanı muhafaza etme, özellikle de kurulan bu koruma kalkanına dışarıdan herhangi bir müdahelenin gelmemesi üzerine kurulmakta. Gündelik çalışmalarda bunun yansımasını önceleri davet anlayışından kaynaklanan ve dışarıya karşı daha açık olan, başkaları ile aktif irtibatı arayan bir gençlik yapılanmasının yerine artık sadece kendi varlığının farkında olan, gelen ilişki taleplerini dahi karşılayacak imkanı bulamayan gençlik kurumlarında görebiliyoruz.
Kendi müntesiplerine yönelik yürütülen çalışmaların temeline de muhafaza fikri oturtuldu. Önceleri canlı münazara ortamlarının bulunduğu, canlılığını ortak bir idealde birleşmiş farklı akımların birarada olmasından kazanan yapıların yerine tek tipliliği, tek fikirliği bir erdem ve varılması gerekilen nokta olarak algılayan bir çalışma şekli aldı. Bunun gerçekleşebilmesi için gençlere kendi hayatları ile bağlantı kurabilecekleri, kendi yaşadıkları gerçeklik ile ilişki kurabilecekleri bir müfredat yerine, uzak ve ulaşılamaz varsayıldıklarından dolayı hayata geçirilemez ve ancak hayranlık duyulabilecek bir tarih sunuldu. Hedeflenmese de böyle bir müfredat ile varılan genç prototipi ancak hayranlık duyabilen, ama öğrendikleri ile harekete geçemeyen, kendi gündelik hayatlarına yansıtamayan bir genç modeli ortaya çıktı.
Muhafaza Edilemeyenler
Bu çalışma şekliyle mevcudun dahi muhafaza edilemediğini tesbit etmiştik zaten. Özellikle cami cemaatleri bünyesinde yürütülen gençlik çalışmaları cemiyet bünyesindeki var olan gençleri dahi tam olarak kendi çalışmalarına yönlendirmekte zorluk çekmekteler. Kendini muhafaza içgüdüsü ile daralan çalışma ve düşünme alanları sadece cemiyetin dışından katılabilecek gençler için değil, cemiyet içindeki mevcut gençler için dahi bir cazibe alanı oluşturamamaktalar. Yerleşikliğe geçmiş olma durumu cemiyet içindeki gençler için de bizatihi sözkonusu.
İlerleyen ferdiyetcilik anlayışının da etkisi ile – ki bu konu da mevcut gençlik çalışmalarında ciddi manada ele alınabilmiş değil – bu gençler mevcut ile yetinme gibi şartlanmışlığın içine girmemekteler. Özellikle sosyal hayata katılım ve sosyal alanda faal olmayan gençler mevcut gençlik çalışmalarının çerçevesini daraltıcı olarak algılayarak, sosyal hayatlarını değerlendirebilecekleri ve ideallerine hizmet edebilecekleri farklı alanlar aramaktalar.
Son yıllarda mevcut büyük teşkilatların dışında birçok irili ufaklı yeni gençlik inisyatiflerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu inisyatiflerin başında ve içinde de bahsettiğimiz yerleşikliğe geçmiş, kendi hayat gerçeklerini “geleneksel” yapılanmaların içinde bulamayan gençler bulunmaktalar. Bu tür inisyatiflerin organize ettikleri etkinliklere baktığımızda, katılımcılarının yine büyük bir çoğunluğunun aslında bizzat cemaatlerin içinden geldiklerini görüyoruz.
Yine ortak noktanın müslüman kimliği olmasına rağmen “geleneksel” yapılardan farklı olarak gençler bu tür inisyatifleri kendi hayat gerçeklerine daha yakın olarak algılayabilmekteler. Kökenleri farklı ülkelerden olsa da bu yapıların içinde biraraya gelebiliyor olmaları, yerel kültür ile mesafe koyma dışında daha farklı bir ilişki kurabilmeleri özellikle iyi eğitilmiş gençler için bu tür yapılanmaları daha cazip kılabiliyor.
Bu yapılanmalar genelde kendilerini “geleneksel” gençlik çalışmalarına alternatif olarak görmeselerde, hatta böyle bir tanımlama ve iddiadan özellikle uzak dursalarda, “geleneksel” gençlik yapılarının yaşadıkları sistem sorunlarından dolayı ulaşamadığı gençlere ulaşmalarıyla istemeseler de gençler tarafından bir alternatif olarak algılanabiliyorlar. Nitekim, bu yapılanmaların da kendi kimlikleri ve yürümek istedikleri yol ile ilgili daha kendi sorularını tam olarak cevaplayabilmiş değiller, ki bir sonraki yazımızda da, bu meseleleri ele almaya çalışacağız.
Sonraki yazı: Yeni Gençlik Yapıları – Alternatif Mi, Geçiş Süreci Mi?
Önceki yazı: Göç Olgusundan Yerleşiklik Olgusuna Gençlik Çalışmaları
Yazı ilk olarak Hayat Gazetesinin Ocak 2016 sayısında yayınlanmıştır.
[…] yazı: Gençlik Çalışmalarında Sistem Sorunu – Bir Analiz Denemesi Önceki yazı: Göç Sonrası Gençlik […]